|
Uzun zamandır böylesine etkilenmemiştim izlediğim bir filmden.
Kızkardeşi Zehra'nın ayakkabılarını tamirciden getirirken kaybeden Ali, kendi ayakkabısını onunla ortak kullanmak zorunda kalacaktır artık. Belki, babalarının öfkesi korkuttuğundan, belki de zaten anlatsalar da babalarının yeni bir çift ayakkabı alamayacağını bildiklerinden kimseyle paylaşmazlar bu durumu. Boylarından büyük bu sorun onların en büyük sırrıdır artık. Çözmek de onlara düşmüştür. Günün yarısında abisinin ayakkabılarını giyer ve öyle gider okula Zehra. Okuldan çıkınca bir köşede buluşur iki kardeş, ayakkabı sırası Ali'dedir şimdi. Koşa koşa gitse de geç kalır hep ilk derse. Azar işitir, gene de söyleyemez neden her gün geciktiğini...
Bir gün "üçüncü" lük ödülü "spor ayakkabı" olan yarışmaya girmeye karar verir. Amacı üçüncü olup kazandığı ödülü Zehra'ya vermektir. Yazık ki birinci olduğuna belki de bu kadar üzülecek tek çocuk o olacaktır...
Sefalet, masumiyet, saflık, çocuk olamadan koca koca insanlar olmak...
İnanın; duygu seline kapılmaktan kendinizi alamayacaksınız. İki çocuk oyuncunun kusursuz doğallıkları illa ki izlenmeye değer.
Şu dipnotu da ekleyerek bitirmek isterim: Film, 1999 yılı "En İyi Yabancı Film Oscar"ı ve "Montreal Film Festivali Fipresci ve Kiliseler Birliği Jüri" ödüllerinin sahibi.
Sevgiler...